Anasayfa / Roman / Yeraltından Notlar

Yeraltından Notlar


"İnsan olmak, gerçek insan, etiyle kemiğiyle insan olmak bile ağır gelir bize. Utanırız bundan, insan olmayı yüzkarası sayarız, benzeri olmayan toplumsal birtakım insanlar olmak için çabalarız. Ölü doğmuş insanlarız biz ve uzun zamandır canlı babaların çocukları değiliz, giderek daha çok hoşlanıyoruz böyle doğmuş olmaktan. Zevk duyuyoruz bundan. Çok yakın bir gelecekte bir şekilde düşüncelerden doğmanın yolunu bulacağız."

Dostoyevski'nin Gogol etkisinden kurtularak kendi sesiyle verdiği ilk büyük yapıt olan Yeraltından Notlar, Avrupa'daki büyük varoluşçu edebiyatı müjdeleyen bir roman. Kitap, okuruna "yeraltı" diye adlandırdığı bir ruh halinden seslenen kahramanın uzun, çılgınca söyleviyle başlıyor. Ardından, bu ahlakçı, uyumsuz, dürüst kişinin yaşadığı bir aşağılanma olayı anlatılıyor. Yüz elli yıldır okunan gerçek bir başyapıt.

Yeraltından Notlar

Yeraltından Notlar Alıntıları


Baylar, yemin ederim ki, her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.



Okumaktan başka yapılacak işim, gidecek tek yerim yoktu, çünkü çevremde saygıya layık, beni kendine çekebilecek bir meşguliyet bulamıyordum.



Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.



Ben kötü bir insan değildim. Ne aksi bir adamım, ne de uysal biriyim. Ne alçağın biriyim, ne de namuslu, ne onurlu biriyim, ne bir kahramanım, ne de bir korkak. Ben hiçbir şey olamadım.



Hayal kurmaya devamlı olarak üç aydan fazla dayanamaz, içimde şiddetli bir topluma karışma ihtiyacı duyardım.



Kolayca elde edilmiş mutluluk mu, yoksa insanı yücelten acı mı daha iyidir?



Umutsuzluk en yakıcı zevktir, özellikle de içinde bulunduğun durumun çaresizliğini açıkça kavramışsan.



Bir an önce ondan kurtulmak istiyordum. "Sükûnet"e kavuşmayı, yeraltımla baş başa kalmayı istiyordum. Alışmadığım "canlı hayat", beni öyle bir sıkıştırmıştı ki, soluğum kesilecek gibi oluyordu.



Bazen de kanepedeki düşmanlarıma dönerek, "Ah, benim neler hissedip düşünmek kudretinde olduğumu, kültür seviyemi bir bilseniz!" diyordum içimden.



Ne kadar çok anladıysam, o kadar derinlere battım, sıkıştım kaldım...