Anasayfa / Yazarlar / Peyami Safa / Hayatı

Peyami Safa


Peyami Safa 2 Nisan 1889 tarihinde Gedikpaşa'da doğdu ve ismini Servet-i Fünûn şairlerinden Tevfik Fikret koydu. Babası, Muallim Naci tarafından "anadan doğma şair" olarak anılan ve Trabzon kökenli bir aileye mensup olan İsmail Safa'dır. Annesi ise Server Bedia Hanım'dır. Peyami Safa'nın babası II. Abdülhamid'e muhalif olan isimlerdendir ve Sivas'ta sürgünde iken ailesine maddi anlamda hiçbir şey bırakamadan hayatını kaybetmiştir. Bir buçuk yaşındayken babasını kaybeden Peyami Safa, ağabeyi İlhami Safa ile birlikte annesi tarafından zor şartlarda yetiştirildi. İlköğrenimine devam ettiği yıllarda sağ kolunda kemik veremi ortaya çıktı. Hastalığı yüzünden okula devam edemeyerek kendisini küçük yaşta doktorların, hastaların ve hasta bakıcıların arasında buldu. Bu hastalığın yarattığı tesiri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserinde işledi.

1910 yılında Fatih'teki Vefa İdadisi'nde lise eğitimine başladı. Bu yıllarda Ekrem Hakkı Ayverdi ve Elif Naci ile sınıf arkadaşıydı. Ayrıca Hasan Âli Yücel ve Yusuf Ziya Ortaç da lise arkadaşları arasındaydı. İlk edebi tartışmalarını ve ürünlerini o yıllarda verdi. İlk hikâye denemesi "Piyano Muallimesi"ni ve ilk roman denemesi Eski Dost'u lisedeyken yazdı. Ayrıca bu dönemlerde yayımladığı Sakın Bu Kitabı Almayın adlı ilk hikâye kitabı merak uyandırdı ve birkaç gün içinde tükendi. Lise eğitimine hastalığı ve ailesinin yaşadığı geçim sıkıntıları yüzünden devam edemedi. Babasının yakın arkadaşlarından olan Abdullah Cevdet'in hediye ettiği Petit Larousse'u ezberleyerek Fransızca dil bilgisini geliştirdi ve edebi eserler dışında tıp, psikoloji ve felsefe kitaplarına da ilgi duymaya başladı. İlerleyen dönemlerde tiyatroya olan ilgisinden ötürü Dârülbedayi sınavlarına girdi fakat başarılı olmasına rağmen devam edemedi. I. Dünya Savaşı'nın seyrettiği dönemlerde annesine yardım edebilmek için Posta ve Telgraf Nezâretinde çalışmaya başladı. Daha sonra da Boğaziçi'ndeki Rehber-i İttihad Mektebine öğretmen olarak atandı (1917) ve bir süre Düyûn-ı Umûmiye İdaresinde çalıştı (1918).
 

Mütareke ve Cumhuriyet dönemi


Peyami Safa gençliğinin ilk yıllarında Abdullah Cevdet'in etkisi altında kalarak pozitivist ve materyalist düşüncelerle İçtihad dergisinde yazılar kaleme aldı. Özellikle Abdullah Cevdet ve Celal Nuri İleri arasındaki tartışmaya Zavallı Celal Nuri Bey adlı broşürü yayımlayarak katıldı. Peyami Safa Mütareke döneminde genel olarak hem batıcı hem de milliyetçi bir görünüm verdi. Mustafa Kemal Atatürk döneminde gerçekleşen Harf Devrimi'ne ise kuşaklar arasında kültürel kopukluklara neden olacağını düşünerek endişeli yaklaştı fakat ilerleyen dönemlerinde bu devrimin tamamlayıcılarından biri haline geldi ve dil kurultaylarına katıldı. Mütareke döneminde Rehber-i İttihad Mektebi'ndeki öğretmenlik görevinden 1918 yılında ayrılan Peyami Safa, ağabeyiyle beraber Yirminci Asır adlı gazeteyi çıkarmaya başladı. Bu gazetede "Asrın Hikâyeleri" başlığı altında yayımladığı hikâyeleriyle dikkatleri üzerine çekti. Ayrıca ilk kalem kavgasını da Cenap Şahabettin'in Küçük Beyler adlı uyarlama piyesine karşı yaptı (1919). Alemdar gazetesinin düzenlediği hikâye yarışmasında derece alınca devrin önde gelen yazarları tarafından yazmaya teşvik edildi. Ağabeyi İlhami Safa ile beraber çıkardıkları Yirminci Asır gazetesi kapandıktan sonra Tercüman-ı Hakikat ve Tasvir-i Efkâr (1922), Cumhuriyetin ilanından sonra da Son TelgrafSon Saat ve Son Posta gibi yerlerde gazetecilik mesleğine devam etti. Ayrıca bu dönemlerde ilk romanı olan Sözde Kızlar'ı geçim sıkıntısı çektiği için yayımladı. 1924 yılına gelindiğinde ise MahşerBir AkşamdıSüngülerin Gölgesinde ve İstanbul Hikâyeleri adlı eserlerini yayımladı. 1925'te Halil Lütfü Dördüncü ile birlikte Büyük Yol adında kısa ömürlü bir gazete çıkardı. Yine bu yıllarda hem "Server Bedi" hem de "Peyami Safa" imzası ile Cumhuriyet gazetesinde yazmaktaydı. Cumhuriyet'le olan ilişkisini fıkra yazarlığı ve edebiyat bölümü yöneticisi olarak sürdürdü (1928-1940). Hilal-i Ahmer dergisinde yayımladığı "Yeni Edebiyat Cereyanları" adlı yazısı Ahmet Haşim'le kalem kavgasına yol açtı (1928).

Nâzım Hikmet'le olan ilişkisi

Peyami Safa Cumhuriyet gazetesinde edebiyat sayfasının yöneticiliğini yaptığı dönemlerde Türkiye'de af kanunu çıktı. Nâzım Hikmet bu kanundan yararlanmak için Türkiye'ye geldi, daha sonra da tutuklandı. Safa ise Nâzım Hikmet'in affedilmesi için ona ait olan "Yanardağ" adlı şiiri Cumhuriyet'te yayımladı. Ertesi gün Cumhuriyet gazetesi şiirin altındaki imzanın kendi görüşlerini ve misyonlarını yansıtmadığına dair açıklamada bulundu. Bu açıklamadan sonra Safa gazeteden ayrıldı ve Sabiha Sertel ve Zekeriya Sertel tarafından çıkarılan Resimli Ay dergisinde yazmaya başladı. Bu derginin en tanınmış yazarları arasında Nâzım Hikmet dışında Sabahattin Ali, Vâlâ Nureddin ve Cevat Şakir Kabaağaçlı bulunuyordu. Peyami Safa ile Nâzım Hikmet ilerleyen dönemlerde Hareket dergisinde beraber görev aldı. İki isim arasındaki dostluk Peyami Safa'nın Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı eserini Nâzım Hikmet'e ithaf etmesiyle devam etti. Nâzım Hikmet ise bu roman hakkında Resimli Ay'da, Reşat Nuri Güntekin'e ait Çalıkuşu'na da atıfta bulunarak şu ifadeleri kullandı:

 

Resimli Ay sonrası

Safa Hareket dergisinin ilk sayısında "Varız Diyen Nesil" başlıklı bir yazı yayımladı. Bu yazı genç edebiyatçıların görüşlerini yansıtır hâle gelip bahsedilen yeni nesil de Yakup Kadri Karaosmanoğlu tarafından Milliyet'te eleştirilince Türk basın tarihinde "Saman Ekmeği Kavgası" adlı ünlü kalem kavgası başladı. Safa bu dönemlerde Resimli Ay'da başlayan "Putları Yıkıyoruz" adlı tartışmalara Nâzım Hikmet'le beraber katılması ve sol eğilimli Tan gazetesinde yazılar yazmasından dolayı Bolşevik olmakla suçlandı. Fakat kendisi bu iddiaları her zaman reddetti. İkilinin bu dostluğu Resimli Ay'ın kapanmasından sonra da devam etti. Zamanla Nâzım Hikmet'in onu komünizme kazandırmak istemesi, kendisinin de Nâzım Hikmet'i bu ideolojiden vazgeçirmek için uğraşması sonucunda aralarındaki bu dostluk büyük bir düşmanlığa dönüştü. Nâzım Hikmet Tan gazetesinde Orhan Selim takma adıyla yazdığı Kahve ve Gazino Entelektüelleri başlıklı yazısında Peyami Safa'ya yönelik ithamlarda bulundu. Peyami Safa da ağabeyiyle beraber çıkardıkları Hafta dergisinde "Biraz Aydınlık" başlıklı yazı dizisi altında Nâzım Hikmet'e cevap verdi. Bu noktadan sonra Peyami Safa ömrünün sonuna kadar antikomünist bir dünya görüşünü benimsedi. Sonraki süreçte ise Peyami Safa'nın Server Bedi imzası ile verdiği eserleri ile Cingöz Recai tiplemesi ikili arasındaki tartışmaların ana konusu oldu.

Peyami Safa Resimli Ay'ın kapanmasından sonra Ahmet Ağaoğlu çevresinde gelişen liberalizme yöneldi. Kadro dergisinin kuruluş yıllarında ise sol çevreden uzaklaşarak Mustafa Şekip Tunç, Ahmet Hamdi Başar, Hilmi Ziya Ülken, Namık İsmail, Münir Serim ve Ahmet Ağaoğlu gibi isimlerin dahil olduğu toplantılara katıldı. Yine bu yıllarda Cumhuriyet'teki birkaç yazısıyla Cahit Sıtkı Tarancı'yı edebiyat dünyasına tanıttı (1932). Aynı yıl annesini kaybetti. Sonraki süreçte Kültür Haftası adlı derginin kuruluşuna ön ayak oldu. Doğu-Batı sentezini işlediği 1931 tarihli Fatih-Harbiye romanından sonra Kültür Haftası dergisinde de bu konuyu işledi. Yirmi bir sayı süren Kültür Haftası dergisinin kapanmasından sonra Avrupa seyahatine çıktı. Bu seyahati onun Türk İnkılâbına Bakışlar adlı eseri için önemli bir izlenim sağladı. Bir aylık Avrupa seyahatinde İsviçre gibi ülkelerde zaman geçirdi, dönünce de Büyük Avrupa Anketi adlı bir eserini Cumhuriyet'te tefrika ettirdi (1938). Türk İnkılâbına Bakışlar adlı eseri de aynı yıl yayımlandı. Bu eser onun Kemalist inkılâbın felsefi kuramlarını temellendirdiği bir eser oldu. Eserin birinci baskısının önsözünde Türkiye'nin iki medeniyet arasında sıkışmışlığından ve bunun yarattığı sorunlardan bahsetti. Bu dönemde Nebahat Erinç'le evlendi (1938).

II. Dünya Savaşı dönemi

Peyami Safa Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışını İngilizlere bağlıyor, İngilizlerle işbirliği içinde oldukları için Fransızlara da mesafeli yaklaşıyordu. 9 Ağustos 1940 tarihinde Cumhuriyet'ten ayrılan Peyami Safa, Yeni Mecmua ve Tasvir-i Efkâr gibi yerlerde yazmaya başladı. Yine bu tarihlerde Yusuf Ziya Ortaç ve Orhan Seyfi Orhon tarafından çıkarılan Çınaraltı dergisinde milliyetçilik anlayışını temellendirdiği yazılar yayımlıyordu. II. Dünya Savaşı yıllarında Almanya'yı destekler bir dil kullanınca faşist olmakla suçlandı. Yeğeni Behçet Safa da amcasının Adolf Hitler'i desteklediğini ve imzalı Kavgam kitabına sahip olduğunu iddia etti. 1943 yılında aleyhinde Rıza Çavdarlı imzası taşıyan bir broşür yayımlandı. Peyami Safa ilerleyen süreçte Çınaraltı dergisindeki yazılarını Millet ve İnsan adlı bir kitapta topladı. II. Dünya Savaşı dönemi Peyami Safa'nın fikir hayatında arafta kaldığı bir dönem oldu. Bu dönemlerde milliyetçilik, turancılık ve mistisizm gibi konularda değişimler yaşadı. Özellikle bir süre sonra üzerinde etkili olacak olan mistisizmin ilk belirtileri bu dönemde ortaya çıktı.

Peyami Safa'nın adı Irkçılık-Turancılık davası için hazırlanan 47 kişilik raporda geçti, fakat yargılanan 27 kişiden biri olmadı. Demokrat Parti iktidarı öncesinde Ziyad Ebüzziya'nın Tasvir-i Efkâr'ın yerine çıkardığı Tasvir'de yazmaya devam etti (1945). Aynı yılın Kasım ayında Büyük Doğu'nun ikinci dönem yazı kadrosunda yer alan isimlerden biri oldu.

Demokrat Parti dönemi

II. Dünya Savaşı sonrasında dünya genelinde tek parti rejimlerinin varlıkları sorgulanmaya başlanmıştı. Bunun etkileri Türkiye'ye de yansıdı. Demokrat Parti'nin (DP) kurulması ve iktidara gelmesiyle çok partili dönem Türkiye'de de başlamış oldu. Peyami Safa önceleri Demokrat Parti'ye muhalif oldu fakat partinin ilerleyen süreçte antikomünist bir tutum sergilemesinden dolayı muhalifliği bıraktı. DP'ye muhalif olduğu dönemlerde Vakit gazetesinde parti aleyhinde yazılar yazdı. Savaş döneminde ilgi duymaya başladığı mistisizm, parapsikoloji ve metapsişik merakını bu gazeteye de taşıdı. Türkiye'deki demokrasi girişimlerine karşı çıkarak Meşrutiyet döneminden örnekler verdi. Onun bu tavrı, Peyami Safa'nın hayatını büyük ölçekte araştıran Beşir Ayvazoğlu tarafından, yeni kurulan cumhuriyetin buna henüz hazır durumda olmaması şeklinde yorumlandı.

Necip Fazıl Kısakürek, Peyami Safa'nın Cumhuriyet Halk Partisi'ne yakınlaştığını söyleyerek onunla bir kalem kavgasına girdi. Sonraki süreçte Ulus'ta yazmaya başlayan Peyami Safa, 1949 yılında Matmazel Noraliya'nın Koltuğu adlı eserini yayımladı. Bu eserinde mistisizme yöneldi. 1950 yılına gelindiğinde Cumhuriyet Halk Partisi'nden Bursa milletvekili adayı oldu fakat seçilemedi.

Peyami Safa 1950 yılında Nâzım Hikmet için açılan af kampanyasına şiddetle karşı çıkarak mücadele etti. 1951 yılında Yalnızız romanını yayımladı. Bir süre sonra da Ulus'tan ayrılarak Türk Düşüncesi'ni çıkarmaya başladı. Derginin ilk on sayısı için gerekli parayı arkadaşı Kazım İsmail sağladı ve derginin ilk sayısı 1 Aralık 1953'te çıktı. Derginin programı ise Peyami Safa tarafından belirlendi. Dergiyi çıkarmaya başladığı dönemlerde Ali Naci Karacan'ın davetiyle Milliyet'te yazmaya başladı (1 Ekim 1954). Buradaki ilk yazısından sonra kendisini ilk tebrik eden Adnan Menderes oldu. Sonraki süreçte Cumhuriyet Halk Partisi'yle yıldızı barışmadı, "solcuların" ve "dinsizlerin" parti içerisinde söz sahibi olduğunu belirterek eleştirilerini yineledi. Hem Demokrat Parti'nin antikomünist tutumu, hem de Cumhuriyet Halk Partisi'nin anlık durumu Peyami Safa'yı Demokrat Parti'ye biraz daha yaklaştırdı. Yeğeni Behçet Safa ise amcasının Adnan Menderes'in konuşmalarını telefon aracılığıyla Ankara'ya yazdırdığını belirtti. Aynı zamanda bu dönemlerde Milliyet gazetesindeki "Objektif" adlı köşesinde Aziz Nesin ve Çetin Altan gibi isimlerle kalem kavgalarına girdi. Gazete yönetim kadrosu sol kesime ilgi duyan kişilere geçince Peyami Safa bu gazeteden ayrılarak Tercüman'a geçti (Mart 1959).

Ölümü

Peyami Safa Tercüman'da yazdığı dönemlerde Necip Fazıl Kısakürek'in Büyük Doğu'sunda da yazıyordu. Fakat kısa bir süre sonra Necip Fazıl'la ikinci kalem kavgasına girdi ve dergiden ayrıldı. 29 Nisan 1960'ta ise yazı işleri müdürüyle anlaşamadığı için Tercüman'dan ayrıldı. 27 Mayıs Darbesi'nden hemen önce Adnan Menderes'in davetlisi olarak Eskişehir'e gitti. Önceleri Demokrat Parti'yi desteklemesi ve Adnan Menderes'le yakın ilişikleri olması sebebiyle darbe sonrasında kurulan cuntacı rejim kendisine zorluklar çıkardı. Türk Dil Kurumu ve Türk Edebiyatçılar Birliği ile olan ilişkisi kesildi. Çıkardığı Türk Düşüncesi dergisinin yayımına ara verdi. Havadis gazetesi yazı kadrosuna girdi. Buradaki yazıları yüzünden aleyhinde protestolar düzenlendi. Sonraları Düşünen Adam ve Son Havadis gibi yerlerde yazılarına devam etti. Tüm bu süreç sonrasında yıpranan Peyami Safa, Erzincan'da yedek subay öğretmen olarak görev yapan oğlu İsmail Merve'yi 27 Şubat 1961'de kaybedince büyük bir sarsıntı geçirdi. 15 Haziran 1961'de Çiftehavuzlar'da bir arkadaşının evinde tansiyon yükselmesi sonrasında beyin kanaması geçirdi ve hayatını kaybetti. Gazeteciler Cemiyeti yazarın ölümünün ardından bir bildiri yayımladı ve tüm gazetecileri cenaze merasimine davet etti. 17 Haziran 1961'de ise Şişli Camii'nde kılınan cenaze namazı sonrasında Edirnekapı Şehitliği'nde toprağa verildi. Aile mezarlığında 1970 yılında ölen eşi ile kendisinden kısa süre önce ölen oğlunun da mezarı yer almaktadır.

Peyami Safa