Sabahattin Ali - “Canım Aliye, Ruhum Filiz”; Yapı Kredi Yayınları tarafından Kasım 2013’te yayımlanmıştır. Kitabın içeriği Sevengül Sönmez tarafından hazırlanmıştır. Kitabın düzeltmelerini Fulya Tükel, kapak tasarımını ise Nahide Dikel gerçekleştirmiştir.
Sabahattin Ali’nin en sıkıntılı döneminde ailesine yazdığı mektuplardan oluşan bu derleme, okuyucuya yazara daha yakından bakma fırsatı tanıyor.
Etrafın seni sıktığı zaman kitap oku. Ben şimdiye kadar her şeyden çok kitaplarımı severdim. Bundan sonra her şeyden çok seni seveceğim ve kitapları beraber seveceğiz. İnsan muhitin bayağı, manasız, soğuk tesirlerinden kurtulmak istediği zaman yalnız okumak fayda verir. Bana en felaketli günlerimde kitaplarım arkadaş oldu fakat bu yetmiyor. Şiirlerimde de gördün ki, kitaplara rağmen çok ıstırap çektim çünkü candan bir insanım yoktu. Sen benim yarım kalan tarafımı ikmâl edeceksin.
Hikayelerimin seni bu kadar bana yakınlaştırabildiğini görünce onları daha çok sever oldum. Bu sefer bir de şiir kitabı gönderiyorum. İçindeki yazılar kısmen felaket zamanlarımın mahsulüdür, kısmen de onu takip eden heyecanlı devreleri devreleri yad ettirir. Bundan sonra, senin tatlı arkadaşlığının bana daha az meyus, daha neşeli yazılar yazdıracağını sanıyorum.
İnsan alıştığı, güzel bulduğu, kendine yakın bulduğu yerlerden ayrılırken sanki vücudunun bir kısmını orada bırakıyormuş gibi üzülür.
İnsanların hemen hepsi hayatı karın doyurmak ve lalettayin biriyle yatmaktan ibaret farz ederler. Halbuki bu takdirde insanın diğer hayvanlardan ne farkı vardır. Onların dimağları da karınlarını doyurmak ve kendilerine bir eş bulmak hususunda kâfi derecede hizmet görüyor. Ancak bunları düşünmek, onlardan hiç ayrı olmamak demektir.
Pek az misafirliğe gitmek ve pek az misafir çağırmak istiyorum. Bir sürü fesat ve dedikoducu insanla ahbaplık edip ne olacak sanki? Biz birbirimize yeteriz, değil mi?
Hayatta en büyük vazife, en büyük saadet olarak şunu almak lazımdır: Bize yakın ve uzak bütün insanlara yardım etmek, bütün insanların iyiliğine çalışmak.
Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir.
Şunu esas olarak kabul etmeliyiz ki insanların hemen ekserisi yalnız kendilerini düşünürler. Dünyadaki bütün felaketlerin, uygunsuzlukların, bayağılıkların sebebi işte, bu her şeyden evvel kendini düşünmek illetidir.
Başka bir insanı bahtiyar edebilmek, kendini bahtiyar edebilmekten daha güç fakat daha insancadır. Bugün böyle düşünenlere saf hatta enayi derler. Fakat ne derlerse desinler, biz kalbimizin ve kafamızın doğru bulduğu şeyleri etrafın ne dediğine bakmadan yapmalıyız.
Sen bu karanlık ömrümün içine bir sevinç ışığı gibi, kurumaya yüz tutan ekinlere can veren nisan yağmuru gibi birdenbire geldin.