Fransa’nın bir liman kentinin denizci mahallesinde gezinirken duyduğu arya söyleyen sesi izleyerek tanımadığı insanların marazi hayatlarına dalan bir gezgin; patronuna kölece bağlılığı yüzünden korkunç bir eyleme sürüklenen karanlık, itici ve yabani bir hizmetçi; 1810 yılında İspanya’daki savaşta yaralanan, düşman bir ülkede amansız bir hayatta kalma mücadelesine girişen bir Fransız albay; 1918 yılının bir yaz gecesi Leman gölünde bulunup kurtarılan, ancak sonra yüreğini kavuran yurt özlemine yenik düşen bir Rus savaş esiri; yaşıtları üniversiteye giderken hâlâ liseye devam eden avare bir gencin öğretmeninin otoritesine isyan ettikten sonra ödediği ağır bedel. Zweig bu öykülerde insanı insanlıktan çıkarıp en uç noktalara sürükleyen deneyimlerin izini sürerken, okuru da ister istemez karakterlerinin ruh çalkantılarının içine çekiyor…
Fakat rastlantılar pırlantadan daha keskindir, sayısız tehlikeleri içinde barındıran kader çoğu kez en umulmadık yerden girer ve kaya gibi sert mizaçları bile darmadağın etmesini bilir.
Hiçbir şeyin benim için gerçekleşmediği, ama yine de her şeyin bana dâhil olduğu duygusunu taşıyordum.
Artık ne kenti ne de sokağı hissediyordum, ne sokağın adını ne de kendi adımı; burada yabancı olduğumu, tanımadığım bir yerde her şeyden müthiş bir biçimde arınmış olarak durduğumu duyumsuyordum yalnızca.
Her yeni düşünce, zor geçiren bir elekten damla damla akarcasına zihninin derinlerine ulaşırdı.
İnsan gölgesinin sadakatle ve sessizce kendi adımlarını takip ettiğini hisseder, bazen farkında olmadığı bir istek gibi önünden koştuğunu hisseder, çok nadiren onun garip şekillerini gözlemler ve kendi benliğini bu değişik şekillerde görür!
...büyük lüks bulvarlar her yerde birbirine benzer çünkü zenginlik ve fakirlik dünyanın her yerinde aynıdır.
...her pencerenin ardında farklı bir kaderin yaşandığı, her kapının yeni bir yaşantıya açıldığını hissettim.
Genel durumuna baktığımda yorgun ve hiçbir şey hissetmeden alışkanlıktan dolayı yaşamaya devam eden bir insan görüyordum karşımda.
Gözlerini kapattı, hayatı yaşamaya değer kılan ve günlerini mutlulukla dolduran her şeyden keyif almaya karar verdi.
Bu sessizliğin sahte olduğunu ve bu sokağın kasvet dolu pususunun ardında dünyanın kokuşmuşluğuna dair bir şeyin yanıp döndüğünü açıkça duyumsuyorum.