Türk edebiyatının önemli yazarlarından Halide Edip Adıvar, Kurtuluş Savaşı yıllarını Ateşten Gömlek ile günümüze taşıyor. Adıvar, Kurtuluş Savaşı mücadelesinde Mustafa Kemal Atatürk’ün yanında bizzat yer alıyor. Ateşten Gömlek, yazar tarafından tam da bu yıllarda kaleme alınmaya başlıyor. 1922 yılında ilk kez yayımlanan eser, Kurtuluş Savaşı’nı anlatan ilk roman olarak biliniyor. Eserde savaş yıllarında Anadolu’nun durumu tüm gerçekliğiyle yansıtılırken, kahramanların iç dünyasına da değiniliyor.
Ateşten gömlek taşıyanlar sıcağın ısıttığı kadar yaktığını da bilirler.
Cemal uykuda konuşuyor gibi, “Çanakkale’de bunlar girmesin diye saatte on bin Türk’ün şehit düştüğü harpler yaptık.” dedi.
Niçin ruhumun bu ateş gömleği sırtımdan canıma geçiyor? Gözümden, dilimden kızıl, yakıcı yenlerini gösteriyor...
Esasen bütün milletlerin kudurmuş gibi, boğaz boğaza, milyonlarca insanı parçalamalarını manasız buluyordum.
Belki başımdakileri çıkarıp beni yalnız bırakmamak için kafamdaki kurşuna dokunmuyorlar.
İnsanları en korkak, en derli toplu alışkanlık tutsaklıklarına, ocaklara, köşelere bağlayan kadın gözleri bazen ta cehenneme götürüyor.
Ben korktum zannediyorum, dedim. Cemal gülerek: -Ben de, dedi. Ve bunu söylediği için onu daha çok sevdim. Çünkü hayat bana en korkak adamların iddia ile cesaretten bahsedenler olduğunu öğretti.
İngilizler aflarını talep edenlere versinler Mösyö, affı zalimler değil, mazlumlar verir. Çanakkale'de dövüşürken ne asi, ne esirdik. Namuslu bir millet gibi dövüştük, öldük, öldürdük. Ne zamandan beri ve hangi milletle harp edilir de mağlûp olduğu zaman ona katil denilir?
Bana Anadolu ordusu muazzam ve muzlim, eğilmez bir meşe ormanı gibi geliyor...onu kesersiniz, yakarsınız fakat eğemezsiniz.
Ne zamana kadar kan, ne zamana kadar ıstırap ve meşakkat! Ne zaman bu kadar mebzul akan genç kanı ve göz yaşına mukabil bir avuç toprağımız bize kalacak?